Son bir yıl içinde yaşam şeklimiz öyle değişti ki…
Hepimizin tek konuştuğu konu yeni tip virüs olan Covid 19 oldu.
Pandemi dönemi…
Kısıtlamalar derken…
Eğitimsiz geçen, fakat en başarılı eğitim dönemi…
Kapanan kepenkler, az kaldı her şey normalleşecek, işler açılacak diye son nefesini alan tüm birikimini harcayan esnaf…
Parasına para katan sanayici...
Bu dönemi paralanma dönemi olarak gören sağlık sektörü…
Yorgunluktan artık kıpırdayamayacak hale gelen gerçek sağlık emekçileri…
En acısı beklenmedik ölümler, alt üst olan hayatlar, yıkılan umutlar…
Hepimiz görmediğimizi gördük. Duymadığımızı yaşadık…
Ve uzun zamandır görmediğimiz bir zam girdabında yaşamaya çalışıyoruz.
Saymakla bitmeyecek gibi.
★★★
Neyse dedik, yeni bir yıla giriyoruz nefes alacağız, olumlu düşünelim. Aşıda bulundu dedik. Tabi hoop mutasyon krizi onada alıştık.
Bu arada aklıma gelmişken merak ettiğim bir şeyide belirtmeden geçemeyeceğim.
Acaba dünyada başına gelen tüm kötü durumları bu kadar espri ile karşılayan tek toplum biz miyizdir? Yada bunu ayarlayan çok güçlü gizli bir sosyal medya ekibi mi var? Hep kafama takılıyor…
Neyse konumu dağıtmayayım.
Peki şu an yaşadığımız, zorlu süreç nasıl yönetiliyor…
Akmasalar var mı?
Adaletsizlik var mı?
Yanlışlar ne ve doğrular ne?
Birlikte irdeleyelim istedim.
Maske, sosyal mesafe, temizlik dediler!
Maske iki tarafıda koruyor dediler. O halde Sosyal mesafeye ne gerek vardı? Yine tamam dedik. Sosyal mesafeye dikkat edersek sorun çözülüyor dediler. O halde kısıtlamaya ne gerek vardı?
Güzelim ülkemizde kalmayı tercih edip, beyin göçü vermeyen profesörlerden oluşan Bilim kurulumuzum tavsiyeleri ve büyük buluş olan HES kodu ile virüsün kişiden kişiye bulaşmamasının formülü bulundu… Psikolojim bozulmasın diye beyin göçü verdiklerimizin yurtdışında aşıyı bulmaları konusuna girmek bile istemiyorum…
★★★
Ve HES kodu ile…
- Şehir merkezindeki toplu taşımalarda, yan yana, omuz omuza yeri geldiğinde kucak kucağa her gün işine giden 150 bin civarı emekçi ordusuna, virüs bu kalabalıktan korktuğu için toplu taşıma kullanmamaya karar vermiş olmalı ki bulaşmıyor…
- Fabrika emekçisi fabrikaya servisle gidiyor ve yemekhanede yemek yiyor ama bulaşmıyor…
- Kamu ve özel sektördeki çalışanlar restaurantlardan farkı olmayan yemekhanelerde aynı ortamda bulunurken bulaşmıyor…
- İnşaat emekçisi normal işine devam ediyor… TİK TOK videolarını çekmekten vazgeçmeden inşaatlar son sürat devam ediyor. Evden inşaata, inşaattan eve giderken dublo arabaya 12 kişi binerken onlarada bulaşmıyor…
- Otelde yemekli düğün yapan yapabiliyor. Ama orta kesim düğün yapamıyor çünkü yasak virüs bulaşır! Ama otelde yapana bulaşmıyor… Bağ evinde de düğün yasak değil. Ona da peki.
- 150 m2lik evlerdeki kız isteme ve 150 kişilik nişan merasimlerine hiç girmek bile istemiyorum… Çünkü bu ortamlarda bulaşmıyor…
- Bayan kuaförleri ve güzellik merkezlerinde hiç temas olmuyor! Yeni bulundu herhalde uzaktan bakım uygulanıyor. Orda da bulaşmıyor…
- Gezi turları harıl harıl çalışıyor… Yolculukta çiftetelli ile göbek atarken, halay çekerken hiç bulaşmıyor. Çünkü virüs çiftetelli ve halay çekmesini daha öğrenemedi, katılmıyor bu tür ortamlara sanırım... Ona da peki.
- AVM’ler çalışıyor, marketler açık. Hele o marketlerde çalışanlar hazırlık yaparken, müşteriler o üründen o ürüne dokunurken bulaşmıyor, çünkü girişte BOŞ dezenfektan kutuları var. Sokağa çıkma kısıtlaması öncesi Cuma günü tam doluluk oranıyla yasak var ya aman aç kalırız, psikolojisi onda da bulaşmıyor… Ona da peki.
- Kargo şirketleri milyarder oldular… O kadar çok para kazandılarki bunu gören alışveriş siteleri kendi kargo şirketlerini kurdular. Ama çalışanlarını hak korusun. Gece gündüz, cumartesi pazar demeden full çalışıyorlar… Çalışanlarda avsunlu onlarada bulaşmıyor, bulaştırmıyorlarda…
- Şehirler arası ulaşım tam gaz devam ediyor… Orada da bulaşmıyor çünkü 22 saat yolculukta dip dibe oturulurken bünyemiz o kadar alışıyorki onda da bulaşmıyor…
- Uçaklar göklerde salınıyor… Uçakların uçtuğu bir ülkede başka kısıtlama olmamalı bence, o daracık kutuda bulaşmayan virüs hiç bir yerde bulaşmaz diye düşünüyorum… Yanındaki kişinin kalp atışını bile duyduğun yolculukta virüs nasıl bulaşsınki… Sanırım virüsün yükseklik korkusu var…
- 4 Gün her şey yasak dediler yılbaşında tüm oteller tam doluluğa yakın konaklama ve restaurant hizmeti verdi… Turizm sektörü etkilenmesin diye turistlerin otel lobilerinde, spalarda, havuzlarda, restaurantlarda, eğlence alanlarında nasıl virüsü bulaştırmadığı konusunu biri bana anlatsa iyi olur.
★★★
Bu arada kimse alışkanlıklarını değiştirmedi. Belli bir kesim dışında.
Dediğim gibi alışkanlıklar değişmedi, mekanlar değişti.
Brunchlar artık restaurantta değil bağ evlerinde yapılır oldu.
Oyunlar, alkollü masalar, mangal keyifleri toplu bir şekilde bağ evi etkinliği oldu.
Daha neler neler sıkmak istemiyorum sizleri!
★★★
Gelelim Fasulyenin faydasına, SUÇLU bulundu! Hastalığa sebep olan iki sektör baş suçlu. Her yerde bulaştırmanın önüne geçen HES Kodu yazılım hatasından dolayı bu iki sektörde error verdi.
Birincisi;
EĞİTİM SEKTÖRÜ!!!
Tüm yükü veletlerimize yükledik… Bilim kurulumuz sağolsun onların SÜPER TAŞIYICI olduğunu keşfettiler.
Zorunlu ihtiyaçlarını eğitim ve öğretim haklarını ellerinden aldık.
Hiçbir yerde bulaştırmadığı için heryerde gezen çocuklarımız, okulda bu kahrolası virüsü yayıyor diye okulları kapattık.
Uzaktan (Online) eğitim diye alt yapısı çok zayıf hala yüzbinlerce öğrenciye ulaşamayan bir sistem kurduk.
Çocuklarımız masada ne olduğunu anlamadan dinliyor gibi yaptı.
Öğretmenlerimiz veli bir hata yakalar diye tedirgin ders işlemeye çalıştı.
Sınav yok, ders yok demediler, bir de veliye tebrik mesajı gönderip, velileri gururlandırdılar (Aslında susturuldular) karne günü dediler.
Aman bulaşır demediler, karne almaya gitti küçüklerimiz. Zavallı küçüklerimiz anne, öğretmen sarıl dedi diye sarılmanın yanlış olduğunu öğrendiği dün, bugün öğretmenlerine sarılıp karne pozu verdi.
Anne sosyal medyada paylaşacak ya bu önemli oğlu, kızı takdir aldı. Emek vermeden bu onur verici… Sonra Gaziantepliler iyi bilir bu sözü “Dost bahçede görsün” diye karnede verdiler.
EĞİTİMSİZLEŞTİRMEYİ KABUL GÖREN TOPLUM, KARANLIĞI KABUL ETMİŞTİR… Diye düşünüyorum..
★★★
İkincisi;
RESTAURANT, CAFE ve HİZMET SEKTÖRÜ!!!
Gelelim yasaklar gelmeden önce 20 masalık yerde en fazla 5 masa doluluk ile virüse direnen Restaurant ve cafelere…
Gel al, iste getirelim de virüs bulaşmayan, bulaştırmayan restaurantında müşteri beklerken bulaşan, bulaştıran unutulan esnafımıza. Bu Gaziantep olunca farklı bakıyor insan. Gerçekten ciddi sıkıntı içindeler. Bunu 500-600 işletme olarak düşünmemek lazım, aşçısı, komisi, garsonu, bulaşıkçısı, valesi daha önemlisi tedarikçiler vs en az 50 bin kişinin evine ekmek götürdüğü bir sektörden söz ediyorum. Açıkken çok mutlu oldukları söylenemez.
Ama bir şekilde çarkı döndürmek zorundalar.
Çalışana maaş gerek.
Dükkan sahibine kira bedeli ödemesi gerek.
Işıl ışıl görünmek için elektrik faturasını ödemesi gerek.
Tedarikçiye ödeme gerek.
Evdeki çocuğa süt gerek.
Gerekte gerek…
Bir şekilde başlarının çaresine bakıp Gazi şehrimizi daha da onurlandırıyorlardı.
Gaziantep’in en güzel lezzetlerini hem biz Gaziantepliler’e hemde tatmak için gelen misafir ve turistlerimize itina ile sunup Gaziantep’imizin adını dahada duyuruyorlardı. Ama ne olduysa sadece virüsten en çok etkilenen onlar oldu. Hiçbir yerde bulaşmayan virüs Restaurant ve cafelerde bulaşıyormuş gibi düşünüldü.
Tükenmek üzereler, tükenende çok oldu. Neredeyse hepsi dükkanlarına kilit vuracak.
Durumlarının vahimliğini anlatmaya çalışacaklar. Ama hizmet verme aşkı Gaziantepliler’i mağdur etmekte istemiyorlar. Seslerini nasıl duyuracaklarını düşünüp duruyorlar…
Öte tarafta Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız Fatma Hanım’ın emekleri şehrimizi tanıtmak için gösterdiği çabaların yok olması da çok üzücü! Toparlanma süreçlerinde nasıl destek alacaklar merakla bekliyoruz.
Gaziantep’in hemen hemen her alanında başarılı olmasındaki sırlarından birini açıklayan bir anımı anlatmak istiyorum. Batı’dan şehrimize ilk defa gelen bir misafirimizi Gazişehrimiz de gezdirirken tüm tatlarımızı tek tek tattırdık. Bilirsiniz adettendir. Gaziantep’e gelipte katmer, baklava, kebap, beyran ve fıstığı tattırtmadan göndermek olmaz. Bize söylediği kelimeleri hiç unutamıyorum “Bu şehir tabiki gelişir, üreten olur. Bu kadar güzel, bu kadar lezzetli, vitaminli beslenen insanlar tabi ki zeki ve başarılı olur. Sanayinizin gelişmesinde de beslenme şeklinizin öneminin fazla olduğunu düşünüyorum. Biz ne yapıyoruz 10 gram alırız diye hep diyetteyiz” dedi. Bu sözleri söyleyen sıradan biri değildi bu arada. Başarılı bir eğitimciydi.
Kısacası tehlike büyük görünüyor. Gaziantep’in gastronomisi biterse, Gaziantep yarım kalır.
Uzun lafın kısası, bu bizim için çok önemli olan geleceğimiz için çok kıymetli olan bu iki önemli suçlunun artık azad edilmesi gerektiğini, düşünüyorum.
Bu kanayan yaralarımız için şehrin yöneticilerinin ellerini taşın altına koyup, gerekenin yapılması için bürokrasi güçlerini kullanmaya davet ediyorum.
Gazi şehrimiz ne eğitimsiz ne de gastronomisi olmadan istediği yerde olabilir…
Ben pandemide bunları gördüm. Yanlış gördüğüm görmediğim bir şeyler varsa paylaşırsanız sevinirim. Seve seve bu konuyu işlemeye devam ederim.
Eski günlerimize (normalimize) tez kavuşmak dileğiyle…