Annemi kaybetmenin acısını sindirmeye çalışıyorum iki aydır. Bir elim bilgisayara gidiyor, diğer elim ekranı hızlıca kapatıyor. Defalarca böyle oldu yazamadım.
Benim en iyi terapim küçük oğlumla zaman geçirirken bir anda kendimi telefonda durumlara bakarken buldum. Bizim ailemizin psikoloğu, her zaman bana iyi gelen her anımızda yanımızda olan adı gibi kendide melek olan Melek Ablam bir paylaşım yapmış… Beni hem mutlu eden, hem kahreden o paylaşımda şöyle yazıyordu;
“Annelerin öldükten sonra bile yavrularını yalnız bırakmadığının bilimsel kanıtı…
Chicago’da yaşayan ünlü Türk Genetikçi Hande Özdinler’in annesinin vefatından sonra yazdığı hem bilimsel hem de duygusal yazısı:
ANNEM vefat etti, onu yıkadık, pakladık, demir tabuta koyup Türkiye’ye uçakla getirdik. Oğlunun üstüne, eşinin yanına, toprağın içine, sanki bir tohum eker gibi nazikçe, dualarla bıraktık.
Bir ömür bitti, annem gitti…
Ama annemin mitokondrisi bende kaldı… Benim hücremde.Benim her hücremde, annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda…”
★★★
Çok dikkatimi çekti. Acaba öylesine mi yazılmış bir yazı dedim. Asparagas internetin kirli sıradan yazılarından biri mi dedim.
Gözlerim ıslak ıslak hemen bilgisayarımın başına oturdum, araştırdım.
Sizde benim gibi merak etmişsinizdir.
Mitokondri nedir? Diye…
Doktor Hande Özdinler’in anlatımıyla;
"Mitokondri, hücreye enerji veren, canlı olmasının temelini sağlayan organeldir. Babadan değil, ANNEden gelir. Anne, her çocuğuna enerjisini verir. Enerji üretme mekanizmasını verir. Harcanan her enerji, annenin çocuğuna verdiği mitokondriden gelir.
Dolayısıyla anneler vefat edebilir ama anneler ölmez!!! Biz farkında olmadan annelerimizi gizli bir şifre gibi her hücremizin içinde taşırız. Annemiz vefat etse de bize enerji vermeye devam eder. Ben bunu yazarken ve siz bunu okurken annelerimizin bizlere miras bıraktıkları mitokondrinin ürettiği enerjiyi kullandık farkında mısınız..”
★★★
Bir an yaşadıklarıma geri döndüm. Hiç hatırlamak istemediğim en zor deneyimlerimi defalarca yeniden yaşadım, zihnimde. Ben çok büyük olmasamda bu zor görevi iki kez yerine getirdim. Sevgili anneciğimi ve Biricik ablamı ellerimle yıkadım, pakladım, kefenledim, mis kokular döktüm üstlerine hiç öpmediğim kadar çok öptüm onları… Son görevi yapmanın verdiği tarifsiz, çaresiz, acımasız garip bir ruh haliyle bıraktım onları toprağa…
Bu derin duyguları zihnimde yaşarken aklıma çok kötü beni daha da kahreden, acımı kat be katlayan bir konu geldi…
Benim annem evlat acısı görmüştü…
Meğer…
BENİM ANNEM YAŞARKEN ÖLMÜŞ!
Evladını kaybeden, evlat acısı gören anneciğim.
Evladının her çürüyen hücresinde yaşam sevinci enerjisi zaten yitirmiş…
Yaşarken her gün ölmüş…
Bir anne olarak, annesini kaybetmiş bir evlat olarak bunu bilmek, düşünmek ne kadar da acı.
Yaşarken ölen, Dünyada sadece nefes alan canım annem daha fazla dayanamayıp kızına kavuşma ümidiyle olsa gerek, melekler gibi uyuduğu yatağında ve bir daha uyanmadı…
Bir annenin hikayeside böyle bitti…
Yaşarken ölen ama ölüncede kalan evlatlarında yaşamaya devam eden Güzeller güzeli gül kokulu annem…
Işıklar içinde uyu annemmm. Mekanın Cennet olsun…
Anneler günün kutlu olsun.
Bu vesileyle tüm annelerin anneler gününü kutlarım.
★★★
Bu arada;
1400 yıl önce peygamberimizin hadisleriyle anlattığını bilim de bir kez daha kanıtlamış oldu. İşte o hadislerden iki tanesi;
“Bir hadis-i şerifinde “Ya Resulullah, iyi davranmaya en çok layık olan kimdir?” sorusuna “Annen, annen, annen, sonra baban, sonra sırasıyla yakın akrabalarındır” buyurmuştur.”
“Cennet annelerin ayağı altındadır.”
★★★
Hande Özdinler’in yazdığı yazının tamamını okumak isteyen aşağıdaki linklerden ulaşabilir
https://www.gevrekhaber.com/gundem/mitokondrisi-bende-kaldi-h4896
https://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/hande-ozdinler/mitokondrisi-bende-kaldi